Wernicke-Korsakoff Sendromunda Klinik

TIPlopedi sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Günümüzde halen 1881'de C. Wernicke'nin tanımladığı triad geçerliliğini korumaktadır. WKS’nin, klinik ve patolojik değerlendirmesi en geniş 245 hastadan oluşan (82 hastada tam post-mortem çalışma) Victor, Adams ve Collins’in monografı olmak üzere alkolik hasta serileri üzerinden yapılmıştır. Genelde tek vaka bildirimlerini içermekle birlikte alkolik olmayan hastalarda da benzer klinik bulgular mevcuttur.

Başlangıç Bulguları[düzenle | kaynağı değiştir]

Hastalık birkaç gün veya haftada gelişmektedir. Ataksi, göz bulguları ve mental konfüzyon bulgularının biri veya birkaçı, seyrek olarak da tümü birden gözlenerek hastalık başlayabilmektedir.

I. Okuler ve Oftalmik Bulgular[düzenle | kaynağı değiştir]

En fazla görülen bulgu nistagmustur. Nistagmusu, VI. kranyal sinirin tutulumu ve konjuge bakış paralizisi izlemektedir. Başlangıçta üçü birarada bulunabilmektedir. Okuler bulguların derecesi ılımlı horizontal nistagmustan, göz hareketlerinin tam kısıtlılığına kadar değişmektedir.

Nistagmus[düzenle | kaynağı değiştir]

En genel bulgudur, bazen de tek okuler bulgu olarak görülebilir. Victor, Adams ve Collins’in serilerinde % 85 oranında saptanmıştır. Genellikle iki yanlı, asimetrik ve horizontaldir (aynı seride nistagmusu olanların % 97’sinde horizontal nistagmus mevcuttur). Horizontal nistagmusu olan hastaların % 55’inde vertikal nistagmus da vardır. Çok az sayıda hastada rotatuvar nistagmus saptanmıştır. Rotatuvar veya vertikal nistagmus hiçbir zaman, tek okuler bulgu olarak görülmemektedir. Yine aynı seride sadece vertikal nistagmus % 3 oranında görülmüştür, ancak diğer okuler bulguların (oftalmoparezi) eşlik ettiği belirtilmiştir. Vertikal nistagmus genelde yukarı bakışta ortaya çıkar, aşağıya bakışta çok nadirdir. Başlangıçta tam konjuge bakış paralizisi veya lateral rektus paralizisi nedeniyle nistagmus görülmeyebilir. Tiamin tedavisinin başlamasıyla birlikte, okuler paralizinin düzelme aşamalarında ortaya çıkmakta veya varolan nistagmus daha belirgin hale gelmektedir. Nistagmus tek bulgu olarak yaşam boyu kalabilmektedir.

VI. Kranyal sinir tutulumu (Lateral rektus paralizisi)[düzenle | kaynağı değiştir]

İkinci en genel okuler bulgudur. Her zaman bilateral, nadiren simetriktir. Diplopiye neden olmaktadır. Hastalığın başlangıcında horizontal konjuge bakış paralizisi nedeniyle maskelenebilen abdusens paralizisi, tek okuler bulgu olarak nadirdir (Victor, Adams ve Collins’in serilerinde sadece yedi hastada tek okuler bulgudur). III. ve IV. sinir innervasyonlu göz kaslarının fonksiyonlarında pitoz dışında bozukluk gözlenmemiştir.

Konjuge bakış paralizisi[düzenle | kaynağı değiştir]

En sık horizontaldir. Beraberinde yukarı bakış eklenebilir, aşağı bakışta nadirdir. İnternükleer oftalmopleji görülebilmektedir. Tiamin tedavisine ilk cevap veren okuler bulgudur.

Oftalmik bulgular[düzenle | kaynağı değiştir]

Bilateral santral-parasantral skotom ile karakterize ambliyopi, pitoz ve retinal hemorojiler çok nadirdir. Papilla ödemi ve diğer optik disk patolojileri hemen hemen hiç gelişmemektedir. Nadiren ışık cevabında tembellik ve ılımlı anizokori görülebilmektedir. Hastalığın en ileri safhasındaki, ağır oftalmoplejili hastalarda ise pupiller myotik ve ışığa cevapsız olabilmektedir.

II. Ataksi[düzenle | kaynağı değiştir]

Hastalığın üçüncü en genel bulgusudur. Akut dönemde gövde ataksisi nedeniyle desteksiz oturma ve yürüme engellenmektedir. Hastalar, tipik olarak ayaklarını açarak durmakta ve tutunmazlarsa öne doğru düşme eğilimi göstermektedirler. Temel duruş ve yürüyüşün güvensiz, yavaş ve kısa adımlarla gerçekleştiği gözlenmektedir. En hafif derecesinde ise “tandem” yürüyüşünü yapmakta güçlük saptanmaktadır. Duruş ve yürüyüşteki bozukluğun tersine ekstremite ataksisi veya intansiyonel tremor daha az görülmektedir (Victor, Adams ve Collins, % 20 oranında bildirmiştir). Daha çok alt ekstremitede gelişmekte, nadiren şiddetli olmaktadır. Konuşma fonksiyonunda bozukluk, dizartri ise nadirdir.

Alkolik serebellar dejenerasyonda da benzer bulgular mevcuttur. Adams, Victor ve Ropper (1997), Wernicke hastalığının serebellar bulguları ile alkolik serebellar dejenerasyonun bulgularının birbirinden ayrılmasının güç olduğunu belirtmişlerdir. Ancak WA’da klinik bulguların ani gelişiminin ve daha hafif olmasının gözönünde bulundurulabileceğini söylemişlerdir. Serebellar dejenerasyonun alkolün toksik etkilerine bağlı geliştiği düşünülse de son yıllarda yapılan çalışmalar tiamin eksikliğine bağlı geliştiği yönündedir (Butterworth, 1993; Adams, Victor ve Ropper, 1997). Hem alkolik serebellar dejenerasyonda hem de WA’da, vermisin anterior ve süperior bölümleri ile anterior lobun anteriorunda sınırlı olan purkinje hücreleri ve nöron kaybı gözlenmektedir. Butterworth (1993) lezyonların tiamin eksikliğinin sonucunda gelişen enerji metabolizması hasarına bağlı olduğunu bildirmiştir.

III. Bilinç ve Mental Durum Bozukluğu[düzenle | kaynağı değiştir]

Victor, Adams ve Collins’in serilerinde en çok karşılaşılan tabloyu “global konfüzyonel durum” olarak tanımlamışlardır. Hastalarının % 10’unda bilinç ve mental durum etkilenmemiştir. Stupor % 4, koma ise % 1 oranında gözlenmiştir. Deliryum tremense özgü uykusuzluk, halusinasyon, terleme, sepsis olmaksızın ateş ve sürekli konuşma, akut WA ile uyumlu değildir. Bu bulgular genellikle alkol yoksunluğu veya akut intoksikasyonuna bağlı gelişmektedir (Lindberg ve Oyler, 1990). Victor, Adams ve Collins mental durum ve bilinç değişikliğini dört ayrı grupta toplamışlardır.

1. WA için karakteristik olan bozukluk "global konfüzyonel durum"dur. Apati-durgunluk, cevapsızlık veya uygun olmayan cevaplar, oryantasyon bozukluğu ve konfüzyon, dikkat ve ilgide azalma, konsantrasyon bozukluğu, algı bozukluğu bu tablonun karekteristik bulgularıdır. Hastalarda uykuya eğilim mevcuttur. Kolayca uyandırılsalar da sürekli uyanık tutmak zordur. Çoğunlukla durumlarının farkında değildirler. Soruları cevapsız bırakabilirler veya baştan savma, saçma cevaplar verebilirler. Spontan konuşma minimaldir veya hiç konuşmazlar. Çoğunluğu saçma ve uygunsuz cevaplar verebilirler. Adlarını bilir, ancak nerede olduklarını, neden geldiklerini, ne zamandır hastanede olduklarını bilmezler. Bunlar kendilerine öğretilse dahi kısa süre sonra yine yanlış cevap verirler. Doktorunu veya odadaki diğer hastayı akraba, otel çalışanı, doktorun annesi vb. olarak tanımlama, düzeltmelere kayıtsız kalarak her defasında doktoruyla eşi-ağabeyi gibi konuşma vb. durumlar geneldir. Tiamin ve uygun diyetle hasta hızlıca daha uyanık ve dikkatli hale gelmektedir. Pekçok hastada konfüzyonel durum azaldıkça, anlamsız çene çalmalar başlamaktadır. Global konfüzyonel durumda amnestik durum farkedilmekte ancak tanımlamak zor olmaktadır.

2. Alkolik hastaların % 15'inde alkol yoksunluk bulguları, halusinasyonlar ve diğer bulgular (konfüzyon, ajitasyon, algı bozuklukları, tremor, otonom aktivite bulguları) tabloya eklenmektedir. Ancak bu bulgular ağır değildir ve çabuk kaybolmaktadır.

3. Stupor ve koma nadirdir. Hastalarda tanı konulamaz ve uygun tedavi başlanmazsa, uykuya eğilim artarak birkaç hafta içinde stupor-komaya dönüşmekte ve ölümle sonuçlanmaktadır. Victor, Adams ve Collins’in serisinde başka sistemik hastalığa bağlı olmaksızın dokuz hastada stupor, iki hastada koma bildirilmiştir.

4. Bazı hastalar ilk muayeneden itibaren uyanık, cevaplıdır. Bu hastalarda okuler-ataksik bulgular olmadan sadece Korsakoff amnestik durumla karekterize tablo gözlenmektedir.

IV. Diğer Klinik ve Laboratuvar Bulgular[düzenle | kaynağı değiştir]

Nutrisyonel eksikliğin genel bulguları olan, dilde hiperemi ve atrofi, şelozis, angular stomatit, deri değişiklikleri gözlenebilmektedir. Karaciğerde yağlanma ve karaciğer fonksiyon bozuklukları alkolik WA’da yüksek oranda mevcuttur (Victor, Adams ve Collins’in serisinde hastaların 2/3’ünde saptanmıştır). Beyin omurilik sıvısında (BOS) minimal protein artışı dışında özellik yoktur. Bazen az sayıda saptanan hücrenin de bakteriyolojik veya sitolojik değerlendirmesinde özellik saptanmamıştır (Suzuki ve ark., 1996).

Hipotermi iyi tanımlanmış bir bulgudur. Özellikle stupor veya komadaki hastalarda, WA triadı bulguları olmadığında rektal ateş dikkatli ölçülmelidir. Yüksek ateş infeksiyona bağlanmalıdır. Hipotermi ısıtmaya cevap vermemekte, ancak tiamin tedavisi ile günler içinde vücut ısısı yükselmektedir.

WA hastalarının çoğunluğunda, ılımlı periferik nöropati saptanmaktadır. Victor, Adams ve Collins’in serilerinde % 82 oranında ılımlı düzeyde saptanmıştır. Hastalarının % 57’sinde üst ve alt ekstremitenin birlikte tutulduğunu belirtmişlerdir. Duysal yakınmalar ön planda olmak üzere kas zaafı ve refleks kaybı da gözlenmektedir. Polinöropatide tiamin tedavisine iyi cevap alınmaktadır.

Dolaşım sistemi bulguları olarak, taşikardi, efor dispnesi, postural hipotansiyon ve minor elektrokardiyografi (EKG) değişiklikleri gözlenmektedir. Kardiyak beriberinin bulgusu olan, tiamine cevaplı kalp yetersizliği çok nadiren gelişmektedir (Victor, Adams ve Collins’in geniş serisinde iki hastada mevcuttur). Tiamin eksikliğinde efferent sempatik sistem etkilenmektedir. Bu nedenle hastalarda, az beslenme ve hipovolemiyle açıklanamayan hipotansiyon, periferik vasküler dirençte azalma, taşikardi ve postural hipotansiyon gelişmektedir. EKG'de ise nonspesifik ST ve T değişiklikleri görülebilmektedir. Bu bulgular tiamin verilmesiyle kısa sürede düzelmektedir (Swank ve Bessey; 1942; Gravallase ve Victor, 1957; Birchfield, 1964).

Hastaların hepsinde, kalorik testle ölçülen vestibuler fonksiyon bozukluğu bulunmaktadır. İlk hafta içinde yavaş ve düzensiz bir iyileşme başlamaktadır. Genellikle tam olarak düzelmemektedir (Victor, Adams ve Collins, 1971; Witt ve Goldman, 1983; Butterworth ve ark., 1986; Vorthmeyer ve Colmant, 1988; Furman ve Becker, 1989; Ghez, 1995). WA hastalarında odiyometri ve BAEP normaldir (Probst, 1983). WA’da detrüsör kasında aşırı kasılma ve artmış idrar volümüne bağlı gelişen idrar inkontinansı Sakakibara ve ark., (1997) tarafından bildirilmiştir. Tiamin tedavisini takiben bu bulguda düzelmektedir.

WA’da serebral kan akımı, O2 ve glikoz tüketimi azalmakta, bilinç değişiklikleri gözlenmektedir. Ancak, bu değişiklikler tam olarak EEG'ye yansımamaktadır. Akut dönemde incelemesi yapılan hastaların, yaklaşık yarısında EEG anomalileri saptanmakta, diğer yarısında ise EEG normal bulunmaktadır (Victor, Adams ve Collins, 1971). Saptanan anomaliler metabolik defektin birebir yansıması olmadığından, EEG lokalizasyona yardımcı olmamaktadır. Bildirilen EEG anomalileri; yaygın diffuz yavaşlama, daha çok beynin ön yarılarında olan teta dalga aktivitesi, çok nadiren ise yaygın olan keskin ve yavaş dalga kompleksleridir (Victor, Adams ve Collins, 1971; Martin ve ark., 1986; Martinez-Barros ve ark., 1994).

Klinik Seyir[düzenle | kaynağı değiştir]

Hastaların tümünde tiamine hızlı cevap kaydedilmektedir. Tedaviye cevap ilk günlerde çok belirgindir. İlk bir aylık dönemde belirgin düzelme gözlenmektedir. Sonraki iki üç ayda düzelme yavaşlamakta, daha sonrasında ise çok az düzelme gözlenmektedir. WA’lı hastalarda genelde karaciğer yetmezliği, infeksiyon (pnömoni, akciğer tüberkülozu ve septisemi sıklıkla) benzeri nedenlerden ölüm olmaktadır. Çok azı ise geri dönüşümsüz evrede olan WA’lı hastalardan oluşmaktadır. Victor, Adams ve Collins’in serisinde akut dönem için % 17 oranında mortalite bildirilmiştir.

Okuler bulguların düzelmesi[düzenle | kaynağı değiştir]

Okuler paralizinin tiamine cevabı saatler içinde başlamaktadır. Eğer bu düzelme başlamaz ise tanıdan şüphelenmek gereklidir. Bakış kısıtlılığında ve lateral rektus paralizisinde, birkaç hafta içinde tam düzelme gözlenmektedir. Hastalığın tek kalıcı okuler bulgusu ise horizontal nistagmustur (% 60 oranında). Pitoz ve retinal hemoroji de tamamen düzelmektedir. Fakat pitozlu hastaların bir bölümü tedaviye rağmen ölmektedir. Bakış paralizisi kural olarak tam düzelmektedir. Ancak kronik WKS hastalarında, okulomotor fonksiyonda tam düzelmeye rağmen düz izlemede yavaşlığın kalıcı olduğu gösterilmiştir (Kenyon ve ark., 1984).

Ataksinin düzelmesi[düzenle | kaynağı değiştir]

Okuler bulgulara oranla ataksi, bir derece daha yavaş iyileşmektedir. Hastaların yaklaşık % 40’ında tedavinin 2-6. günlerinde iyileşme başlamaktadır. Bu hastaların bir bölümü tamamen iyileşmekte, diğerlerinde ise “tandem” yürüyüş yapamama düzeyinde bozukluk kalmaktadır. İkinci haftadan sonra iyileşme başlayanlarda tam düzelme gözlenmemektedir. En iyi düzelme gözlenenler yere geniş basarak, hafif sarsak yürüyen ve “tandem” yürüyüşü yapamayanlardır.

Tüm hastalarda, ataksiden düzelme ilk ay içinde başlamaktadır. Ancak; Victor,Adams ve Collins’in serilerinde az sayıda hastada birinci aydan sonra iyileşme başlamıştır. Hatta bir hastada yedinci ayda iyileşme başlamıştır. Serideki hastaların % 30’unda anlamlı bir iyileşme gözlenmemiştir. Bu hastaların başlangıç klinik tablolarının diğerlerinden farklı olmadığı belirtilmiştir. Ekstremite ataksisinde ve dizartride olan düzelme daha hızlı ve gövde ataksisinden önce olmaktadır. Ataksiden düzelmenin sol tarafta daha yavaş olduğu gözlenmiştir. Vestibuler fonksiyonun ise ataksi ile birlikte düzelme seyri gösterdiği belirtilmiştir (Victor, Adams ve Collins, 1971).

Global Konfüzyonel Durum[düzenle | kaynağı değiştir]

Hastalarda başlangıçta olan bu kompleks tablo daima geri çekilmekte, çoğunluğunda amnestik durum açık hale gelmektedir. WA ile KS zaman olarak birbirlerinden ayrılamamakla beraber, okuler ve ataksik bulgularda düzelmeyle birlikte global konfuzyonel durumdan amnestik sendroma geçiş, ardarda gelen evreler olarak gözlenmektedir. Victor, Adams ve Collins (1971), hastaların bir bölümünde ilk hafta içinde okuler bulgularla beraber konfüzyonel durumda da iyileşme başladığını gözlemlemişlerdir. Hastaların üçte ikisi ilk ayda, üçte biri ise ikinci ayda düzelmiştir. Bu hastalarda mental bozukluk amnestik durum olarak devam etmiştir. Ancak, ilk hafta içinde konfüzyonel durumu düzelen altı hastanın sonraki yaşamlarında mental bozukluğu saptanmamıştır.

KORSAKOFF SENDROMU - PSİKOZU[düzenle | kaynağı değiştir]

Hafıza fonksiyonunun iki önemli bölümünde etkilenme olmaktadır. Anterograd ve retrograd amnezi olan bu iki bölümün, daima birlikte etkilenmesi zorunludur. Retrograd amnezi, hastalığın başlangıcından yıllar öncesine kadar giden eski bilgi ve deneyimlerin geri çağrılmasında bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Anterograd amnezi ise yeni bilgileri öğrenme ve kaydetmedeki (memorizing) bozukluktur. Konfabulasyon, hastalığa özgü bir semptomdur. Ancak tanı için varlığı zorunlu değildir. KS’de hafıza dışındaki diğer kognitif fonksiyonların çok az etkilendiği kabul edilmektedir. Tanı için hastaların uyanık, cevaplı ve çevresinde olup bitenlerin farkında, kendisine ne söylendiğini anlayabilir ve hafıza mesafelerinin yettiği problemleri çözebilir olmalarının gerekliliği belirtilmiştir (erken dönem hariç). Ayrıca hastaların sosyal alışkanlıklarında da belirgin bozukluk gözlenmemelidir.

Anterograd- Retrograd Amnezi[düzenle | kaynağı değiştir]

Anterograd amnezi asla tam değildir. Amnezisi en ağır olan hastalar, kendisine verilen üç basit faktörü (doktorun adı, tarih ve günün zamanını) tek tek tekrarlayıp, kendisinden istenileni anlayarak kaydedebilmekte, ancak üçüncüsünü tekrarlarken ilkini unutmaktadırlar. Özellikle yeni durumlara adaptasyonda, geçmiş deneyimle integrasyon gerektiğinde başarısız olduklarından (öğrenme bozukluğu) toplum içinde çaresiz kalmaktadırlar.

Yakın geçmişin hafızasının uzak geçmişe oranla daha fazla bozulduğu gözlense de hastanın uzak geçmişini yeterli değerlendirecek ayrıntılara genellikle sahip olunamadığından uzak geçmiş yeterli test edilememektedir. KS’li hastalar iyileşse bile hastalığın akut dönemi için tümünde hafızada boşluk kalmaktadır. Bu durum kaydetmede bozukluktan daha çok, hastalığın akut dönemindeki konfüzyon nedeniyle gelişmektedir. Retrograd amnezi çoğunlukla ağırdır ve hastalığın başlangıcından önceki birkaç yıllık dönemi kapsamaktadır. Zungwill’den aktaran Cutting (1985) on yıl ve daha geriye uzanan amnezi de bildirildiğini belirtmiştir. Hastalar geçmiş deneyimlerini uygun zaman sıralaması olmadan geri çağırmaktadır. Bu nedenle bazen yanlışlıklar içeren hikayelerini tekrar tekrar aynı şekilde anlatabilmekte, zamanı yanlış değerlendirdiklerinden dokuz yıl öncesini bir yıl öncesi gibi hatırlamakta veya aylardır hastanede olmasına rağmen “bir gün önce geldim” diyebilmektedir. Bu açıdan olgularımızdan birinin izlemimizin üçüncü yılındaki tanımı dokunaklı olduğu kadar amnestik yaşantılamanın çok iyi bir örneğidir de: “Ziyarete geldiğinde oğlumu gürüyorum. Kocaman bir çocuk. Ne zaman büyüdü, şaşırıyorum. Oysa ki bebekliğiyle ilgili anılarım çok berrak. Zaten kendimi de onun bebekliğindeki yaşımda hissediyorum. Daha sonra benim için değer taşıyan, gurur duyacağım şeyler yaptım biliyorum, hatırlamalıyım ama hepsi karanlık...”.

Konfabulasyon[düzenle | kaynağı değiştir]

Hastalığın erken safhalarında belirgindir, nadiren kronik-stabil safhada da görülebilmektedir. Her hastada gelişmemekte ve ortaya çıktığında sürekli olmamaktadır. Konfabulasyonun hastalığın iki dönemi için farklı gözlendiği söylenebilir. Konfüzyonun ağır olduğu ilk dönemde hasta algısal bozukluk nedeniyle doğru tanımlayamamakta ve yanlış yorumlamaktadır. Örneğin; Victor, Adams ve Collins’in bir hastası doktorunu kuyumcu olarak algılamakta ve yüzük almak üzere konuşmaktadır. Konfüzyonel durumun geri çekildiği dönemde konfabulasyonun yapısı değişmekte, hasta geçmiş deneyimleri ile ilgili sırasız uygun olmayan bağlantılar kurduğundan, akla uygun olmayan hayali hikayeler anlatmaktadır.

Spontan ve ardarda gelen konfabulasyon nadirdir. Genelde işi ve aktiviteleri (özellikle bir günü aşan yakın geçmişine ait aktiviteler) ile ilgili sorulara verilen cevaplarda ortaya çıkmaktadır. İçerik görüşmelerle değişebilmekte veya aynı soru konfabulasyonu kışkırtabilmektedir. Konfabulasyonun derinliğini değerlendirmek içinse hastanın geçmiş yaşam detayları hakkında bilgi sahibi olmak gerekmektedir.

Yine Victor, Adams ve Collins’in bir örneğinde hasta; iki-üç defa gördüğü ve nöropsikolojik testleri veren uzmana "gözlüklü şişman bir adamla jimnastik salonunda eski zamanlar hakkında konuştuk, bir şişe coca-cola için hizmetliyi çağırdık" hikayesini anlatmıştır. Gerçekte şişman gözlüklü adam sürekli hekimi, hizmetli onun gözetmenidir. Coca-cola şişesi ise bir hafta önce eşi tarafından ziyarette getirilmiş olup yatağının başucunda durmaktadır.

KS’li hastaların sıklıkla tekrarlanan durumlarda hafızalarındaki boşlukları konfabulasyonla doldurdukları söylenebilir. Boşluğun hastalar tarafından kasıtlı olarak doldurulduğunu savunanlar olsa da konfabulasyonun kasıtsız geliştiği genel kabul edilen görüştür. Victor, Adams ve Collins (1971) serilerinde, bazı sıkıntılı durumlar dışında hastalarının hiçbirinde kasıt gözlemlemediklerini belirtmişlerdir. Ayrıca hastaların iyileşmeleri ile birlikte hafızalarındaki bozukluktan daha haberdar oldukları dönemde konfabulasyonların azaldığını, sorulan sorulara çoğunlukla "bilmiyorum" cevabı alındığını gözlemlemişlerdir.

KS’nin kronik safhasında hastalar apatik, isteksiz, nasıl göründüklerine ve çevresindekilere ilgisiz duruma gelmektedirler. Tereddütsüzce insanları tanıyamamakta, cevaplarından emin olamamaktadırlar. Amnezik hastalarda bu görünüm tipiktir. Hafızanın iyileşmesinin tam olduğu düşünülen örneklerde ise eski işlerinde önceki performanslarına ulaşamadıkları gözlenmiştir. Bu durum KS sonrası gelişen ilgisizlik ve girişimsizliğe bağlanmıştır. Bütün hastaların dil yeteneği, şekil yeteneği, uzun süredir olan motor yetenekleri, sosyal alışkanlıkları korunmuştur. Apraksi ve agnozi hiçbirinde saptanmamıştır (Victor, Adams ve Collins, 1971; Cutting, 1985).

Victor, Adams ve Collins (1971) hastalarını ortalama beş yıl (bazılarında on yıla kadar) izlemişlerdir. Hastaların az bir bölümünde başlangıçta KS mevcuttur. Amnezik durum, diğerlerinin çoğunluğunda ilk aylarda, az bir bölümünde ise iki aydan daha sonraki dönemde açık hale gelmiştir. Hastaların çok azında ilk haftalarda iyileşme başlamıştır. Çoğunluğunda, ilk birkaç ayda iyileşmenin başladığı gözlenmiştir. Ortalama olarak hastaların dörtte birinde tam iyileşme saptanmıştır. Aynı oranda hastada ise anlamlı iyileşme gözlenmemiştir. Kalan yarısı ise iki uç arasında çeşitli derecelerde düzelmiştir. Belirgin iyileşme gözlenenler ev yaşantılarına geri dönebilmişlerdir. Bu hastalar ellerinde listeyle alışveriş yapabilecek düzeyde olmalarına rağmen eski iş performanslarına ulaşılamamışlar, nöropsikolojik testlerle tespit edilebilen bozukluk ise devam etmiştir. Diğer uçtaki çok az iyileşenler ise sadece basit işleri gerçekleştirebilmektedirler (hastanede odasını veya yemek odasını bulabilir, günlük olayları çok sınırlı hatırlayabilirler).

Nöropsikoloji[düzenle | kaynağı değiştir]

Genel kognitif ve frontal lob fonksiyonlarında etkilenme ile ilgili bulgular: Alkolik KS’li hastalarda geniş çeşitlilik gösteren genel bir kognitif etkilenme olmasına rağmen, nöropsikolojik bulguların asıl olarak hastalığın klinik tanımlaması olan hafıza defekti ile uyumluluğu bildirilmektedir (Jacobson ve Lishman, 1987). Daha spesifik olarak belirtilecek olunursa görsel algı ve vizyospasyal kapasite isteyen testlerde etkilenmeler gösterilmiştir. Ancak bu görsel algı defisitleri klinik olarak amnezik olmayan alkoliklerde de gözlenmiş ve kortikal asosiasyon alanlarındaki atrofiye bağlı olabileceği belirtilmiştir (Kopelman, 1995). Bundan başka frontal lob veya “yürütücü işlevler”de etkilenme de gösterilmiştir. Bu durumun otopsi ve görüntüleme ile saptanan frontal lob atrofisi ile uyumlu olduğu belirtilmiştir. Kopelman’ın aktardığına göre Leng ve Parkin (1988) ile Janowsky ve ark. (1989) KS’li hastalarda yaptıkları frontal yürütücü işlevleri değerlendiren Wisconsin kart eşleme testinde (WCST) düşük performans bulmuşlardır. Yine frontal lob özellikli F.A.S verbal akıcılık testinde de etkilenme gösterilmiştir (Kopelman, 1989 ve 1991). Bu nedenle Korsakoff hastalarındaki hafıza kusurunun bazı görünümlerinde frontal lob fonksiyonlarındaki bozulmanın etkisinin olabileceği belirtilmiştir. KS’nin bu nöropsikolojik görünümleri için kronik alkol kullanımının etkisi sorumlu tutulmuştur (Kopelman, 1995)

Hafıza Bozukluğu Korsakoff hastalarındaki asıl görünüm olan kalıcı hafıza kusurunun değerlendirmesi amaçlı pekçok çalışma yapılmıştır. Primer ya da anlık hafıza çok kısa süreler için az miktarda bilginin tutulmasını sağlamaktadır. Hafızanın bu bölümü genelde sayı dizileri, kısa süreli serbest hatırlama ve kısa süreli unutma gibi testlerdeki performansla ölçülebilmektedir. Yapılan araştırmalarda hem sözel hem de sözel olmayan dizileri içeren testlerde Korsakoff hastaları yeterli performans göstermişlerdir.

Sekonder hafıza ise primere göre daha uzun olan sürede ve daha fazla miktarda bilgiyi tutma kapasitesine sahiptir. Sekonder hafızada bazı spesifik şifreleme veya fizyolojik konsolidasyon işlevleri ile bilgi depolanmaktadır. Hatırlamada ise uygun ipuçları ile geri çağırmanın büyük oranda kolaylaştırıcı etkisinin olduğu bilinmektedir. Sekonder hafızanın bilinçli (“explicit”) bileşeni farkında olarak yaptıklarımızı içermekte ve Korsakoff hastalarında ağır bir biçimde bozulmaktadır. Bu etkilenmenin fizyolojik “konsolidasyon”un yapılamamasına bağlı olduğu ve bunun da nörokimyasal ve elektrofizyolojik korelasyonu içerdiği düşünülmektedir (Kopelman, 1995).

Sekonder hafızanın bilinç dışı “implicit” bileşeni ise farkında olmadan yapılmış olan öğrenmeyi içermektedir. Hafızanın bu bölümü motor-algısal becerilerin (prosedural bellek) kazanılması ve muhafazası ile farkında olmadan hatırlamayı (priming) içermektedir. Bir çok çalışmada bu bilinç dışı hafızanın korunmuş olduğu gösterilmiştir. Genel olarak Korsakoff hastalarında; kortikal yapılar (priming) ve subkortikal yapılara (prosedürel bellek) bağlı, korunmuş kalan “implicit” hafızaya rağmen limbik-diansefalik yapıların etkilenmesi ile ağır bozulan “explicit” belleğin disosiasyonundan bahsedilebilir.

Diğer bileşen olan semantik bellek ise dil, fikirler ve dünyaya ilişkin doğruların (örn: Paris Fransa’nın başkentidir) kümelenmesini içermektedir. Bu bellek bileşeni spesifik yer ve zaman parçasındaki olayla, bu öznel yaşantının hatırlanmasından bağımsızdır. Semantik belleğin dominant temporal lob atrofi veya patolojisine bağlı geliştiği gözlenmiştir. Korsakoff hastaları ise genel olarak semantik hafızayı değerlendiren testlerde göreceli bir korunmuşluğa sahiptirler. Ancak Korsakoff hastalarının kelime akıcılığı gibi hız testlerinde ve hastalanmadan sonraki dönemde yeni kelimeleri, toplumsal figürleri (başbakan vb.) öğrenmede başarısızdırlar.

Retrograd amnezi ise anterograd kadar iyi tanımlanamamıştır ve halen tartışmalıdır. Korsakoff hastalarında açık biçimde birkaç on yıla kadar uzanabilen retrograd amnezi mevcuttur. Uzak toplumsal sonuçların “semantik” bilgileri, hastanın kendi yaşantısı ile ilgili “kişisel semantik” hafıza ve hastaların geçmişlerindeki olaylar ve sonuçlar için olan otobiyografik hafıza bu hastalarda etkilenmiştir. Hatırlama ve tanımanın başarılamaması olan bu hasarlanmada esas olarak geri çağrımın yapılamaması gösterilmektedir (Cutting, 1985; Aggleton ve Shaw, 1996). KS’li hastalarda Alzheimer benzeri demanslı hastalara oranla daha ağır bir etkilenme mevcuttur. Ayrıca yakın döneme ait uzak hafıza (hastalanmadan önceki birkaç yıl) belirgin hasarlanmıştır. KS’li hastalarda (ki bu varolan çalışmalar alkolik KS’liler üzerinde yapılmıştır) ağır alkol içme dönemi boyunca anterograd zararlanmanın özellikle yakın hafıza zararlanmasında etkili olduğu yorumu da yapılmaktadır (Kopelman, 1995).

Wernicke-Korsakoff Sendromu kategorisinden sayfalar