Laringoskopi ve endotrakeal entübasyona hemodinamik yanıtın mekanizması
Laringoskopi ve entübasyona karşı gelişen hemodinamik yanıtı inceleyen araştırmacılardan biri olan King; oluşan disritmi, hipertansiyon ve taşikardiye vagal tonusta azalma veya sempatoadrenal aktivitede artışa bağlamıştır. Arteriyel kan basıncı yanıtını sistemik vasküler rezistansdaki artıştan ziyade genellikle kardiyak outputtaki artışa bağlayan King, bu durumun anestezi derinliğini artırarak ortadan kaldırılabileceğini de bildirmiştir.
Bedford, santral sinir sistemi ve kardiyovasküler sistem arasındaki ilişkiye dikkati çekmiştir. Laringoskopi ve entübasyon sırasında, sempatik sinir sistemi reflekslerinin oluşmasına neden olan üst havayollarının (larinks, trakea ve karina) uyarılmasının hemodinamik yanıtta artışa neden olduğunu bildirmistir. Laringospazm refleksi ve laringoskopi ve entübasyona karsı oluşan hemodinamik yanıtın afferent yolunu glossofaringeal ve vagus siniri oluşturur. Laringoskopi ve entübasyona karşı gelişen kardiyovasküler cevap, sempatik ve parasempatik sinir sistemi tarafından innerve edilmektedir. Sinoatrial düğümdeki vagal tonus artışına bağlı gelişen sinüs bradikardisi parasempatik cevabın bir göstergesidir. Laringoskopi ve endotrakeal entübasyona olan sempatik yanıt, sinüs taşikardisidir.
Derbyshire ve arkadaşları; endotrakeal entübasyonun yalnız sempatik aktivitede değil aynı zamanda adrenomedüller katekolamin aktivitesindeki artışa da bağlı olduğunu bildirmiştir. Trakeal entübasyona karşı gelişen yaygın hipertansif ve taşikardik cevap bu sempatik efferentlerle ortaya çıkmaktadır.
Özetle; üst havayollarının laringoskopi ve entübasyona bağlı uyarılması, vagal ve glossofaringeal afferentlerden çıkan polisinaptik yollarla beyin kökü ve spinal kord aracılığıyla sempatik sinir sistemine iletilir. Bu iletiye karşı kardiyoakseleratör lifleri uyaran diffüz otonomik yanıt meydana gelir. Birçok vasküler yataktaki adrenerjik sinir terminallerinden norepinefrin ve adrenal medulladan epinefrin salınımı gerçekleşir. Böbrek jukstaglomerüler aparatustan gerçekleşen renin salınımı beta adrenerjik bir fonksiyondur ki buna bağlı olarak renin anjiotensin sisteminin aktivasyonuda endotrakeal entübasyonu hipertansif cevapta rol oynamaktadır.
Entübasyona karsı gelişen kardiyovasküler cevabı değerlendirirken laringoskopi ve endotrakeal entübasyon ayrı ayrı ele alınmıştır. Rijid laringoskopi ve süksinilkolinin yarattığı uyarıyı uyanık fiberoptik nazotrakeal entübasyonun önleyebilecek bir yöntem olduğu bildirilmiştir. Çünkü kan basıncındaki maksimum artışın endotrakeal tüpün nazal pasajdan geçişi esnasında ve kalp hızındaki maksimum artışın da endotrakeal tüpün trakeaya yerleştirilmesi sırasında gerçekleştiği belirtilmiştir. Laringoskopi ve endotrakeal entübasyon, gelişen kardiyovasküler değişiklikler açısından ayrı ayrı ele alınırsa; kan basıncındaki maksimum artış laringoskopi, kalp hızındaki maksimum artış ise endotrakeal entübasyon esnasında gerçeklesmektedir.
Hipertansif hastalar, laringoskopi ve endotrakeal entübasyona daha şiddetli bir hemodinamik cevap verir. Buna bağlı olarak hipertansif hastalar; miyokard infarktüsü, stroke veya ani ölüm gibi komplikasyonlar yönünden yüksek risk taşırlar. Preoperatif hipertansiyon saptanan hastalarda operasyon esnasında tekrar infarktüs görülme riskinin iki kat daha fazla olduğu da bildirilmiştir. Hipertansiyonu kontrol altına alınmamış hastalarda cerrahinin ertelenmesi anestezistin takdirine kalmıştır. Ancak, genel kanı; diastolik kan basıncının 110 mmHg’dan yüksek değerde olması halinde elektif cerrahinin ertelenmesi yönündedir.